biz kalacağız, sen nereye?

Evet, Sayın Başbakanım, bu ülke hiç kimsenin tapulu malı olmadığı gibi, sizin deyinimizle “Anamızı alıpta gitmeyeceğiz”


Bir gün bu karanlık elbette sonlanacak Anadolu topraklarında, aydınlık etrafımızı yeniden saracaktır, nasılsa Mezopotamya topraklarında Gılgameş bilgeliğinde güneşe koşarken. Bize düşen bu kavgadan ayrılmamak ve karanlıklarla hep savaşarak, hiçbir zaman yorulmamak şiarıyla “Birgün mutlaka yeneceğiz, bitecek bu karanlık” diyebilme umuduyla...



Bu ülkede çok acılar yaşandı ve yaşanmakta. Yazarımız Orhan Pamuk'a Nobel ödülünü alırken 'ihanetçi' damgasını vurarak, “Akıllı ol, Orhan Pamuk” diyebilmek geçti tescilli katillerimizden.



Uğur Mumcu, A.Taner Kışlalı, Hrant Dink ve Musa Anter"lerin ölümlerini yaşadık.



Sivas'ta 37 aydınımız için “Madımak otelini Komunistler basmışlar” diyen dindar kardeşlerimiz, yüreklerimizi ateşe verdiler.



Metin Altıok Oratoryosu dönemin kültür bakanı tarafında sansür edildi. Bir başka sansür Nazım Hikmet'in Ermeni ve Kürt trajedisiyle ilgili satırlarının sansürü.



Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya'yı unutmadım çünkü o utancı buraya yazma gereği duymuyorum.



Dünya Ney ustası Kudsi Engüner'in hala Paris'te yaşamasını dile getirmeyecem.



Nazım'ın, Ahmed'in cesedlerinin hala vatan hasretiyle tutuştuğunu dile getirmeyecem. Eğer onlar karanlığa karşı aydınlığı savunmasaydılar, ”Bir umut hala var” diyemezdik. Fikirlerini ve gerçekleri ne pahasına olursa olsun söylemekten çekinmediler. Bedenleri başı boş ve soğuk bir ülkenin mezarlıklarında olmalarına karşın, bu ülkeden vazgeçmediler.



Sayın lancı Başbakanımız, geçen yıllarda bir aydına (Bekir Çoşkun) kapı yolunu göstermişti, “Beğenmiyorsan ülkeyi terk et” demişti.



Şimdilerde Pianistimiz Fazıl Say ruh halini yansıtan bir açıklama yaptı. Hrant Dink gibi “Terk ederim” dedi. Bu ruh hali aslında küçünsenmemeli. AKP iktidarının ülkeyi büyük bir istikrarsızlığa ittiğini ve ülkedeki durumun vahametini açıkça dile getirmiş. Dini alet eden kökten bir milliyetçilikle karşı karşıya geldiğimizi ve bunun yükselişinde olduğunu hepimiz açıkça görmekte ve tedirginlik yaşamaktayız.



Her ne olursa olsun ülkemizde karanlığa karşı dimdik durmalıyız.



Evet, Sayın Başbakanım, bu ülke hiç kimsenin tapulu malı olmadığı gibi, sizin deyinimizle “Anamızı alıpta gitmeyeceğiz”.


Fazıl Say'ın huzursuzluğu, bizim huzursuzluğmuzdur.


Susma konuş, ülkede kal ve mücadele et!...


30 Aralık 2007 / 13:43
Zap Haber'den Nezmi Yıldız yazdı...